Kız, tüm hayatını planlamıştı. Oğlansa kedini rüzgârın rehberliğine bırakmıştı. Soğuk Savaş giderek ısınırken demir perdenin iki yanındaki âşıklar, aşklarını canlı tutabilecekler miydi?

Finlandiya, 1980. Kaisa, risk alan biri olmamıştı hiç. Mezuniyetinin ardından okul ücretini ödeyen ve başının üstünde bir çatı olmasını sağlayan güvenilir ve kendinden büyük bir adamla evlenmeyi planlıyordu. Ancak İngiliz Büyükelçiliği’ndeki bir parti davetini kabul ettiğinde yakışıklı bir deniz subayı onun, hayattaki tüm ihtiyatını bir kenara bırakmak istemesine neden olmuştu. Yıldızların altında yaşadıkları tutkulu öpüşme ve birbirlerini yeniden görmek için verdikleri söz ile Kaisa, kendisini bile şaşırtmıştı. Ama zar zor tanıdığı bu adam için, kesin gözüyle baktığı ilişkisini nasıl bitirebilirdi?
Peter Williams, geleceğini hayal ettiği anlarda donanmada aldığı terfileri ve bitmek bilmez dünya seyahatlerini görürdü. Ancak Helsinki’de tanıştığı iradeli Kaisa’nın ardından, denize karşı duyduğu tutkuda da ciddi bir değişiklik olmuştu. Bir Rus denizaltılarını yakalamanın verdiği heyecan bile dudakları kızın dudaklarındayken yaşadığı heyecanla karşılaştırılamazdı. Ama giderek büyüyen duygularına rağmen, komutanları onun Sovyet dostu bir ulustan bir kadının peşinde koşmasına tahammül etmeyecekti.
İmkânsız seçimler arasında sıkışıp kalan Kaisa ve Peter, doğru cevabı bulmak için kedi kalplerine dönmeliydiler. Aralarındaki giderek ısınan bir Soğuk Savaş varken, bu iki talihsiz âşık cesaretlerini toplayabilecekler mi? Yoksa ilişkileri, açık denizlerde boğulmaya mahkûm mu olacak?
The English Heart; romantizm ile bezeli, nefes kesici bir çağdaş romandır. Detaylı tarihi ayrıntıları, imkânsız aşkın çekimini ve karmaşık karakterleri seviyorsanız, Helena Halme’nin anlattığı bu Soğuk Savaş romantizm hikâyesini de seveceksiniz.