Balık Çocuk

Sinemaya da uyarlanan, yayınlandığı ülkelerde yankılar uyandıran bir roman. Toplumsal eşitsizlikleri yok eden, tabuları ezip geçen, saf, tutkulu bir aşkın hikayesi...

Kendi deyişiyle “siyah, maço ve kötü“ bir köpek olan Serafim çevresinde olan biten her şeyin farkında. Hatta dile getirilmeyenleri bile biliyor. Buenos Airesli burjuva bir ailenin yeniyetme kızı Lala ile on yedi yaşındaki Paraguaylı hizmetçileri Guayi’nin yaşadığı büyük aşkın da birinci elden şahidi. İki genç kızın evdeki eşyaları gizlice satıp biriktirdikleri parayla Paraguay’a gitmeyi ve orada içinde bir balık çocuğun yaşadığı göl kıyısında bir ev yaptırmayı planladıklarını da biliyor.

Henüz bilmediği şey ise, adaletsizliklerin olduğu bir dünyada ödenen bedellerin çok ağır olabileceği.

“Beni kafeste gördüğü gün çenesi hafifçe titredi.

Gözlerini alamadı. Her ne kadar veterinerdeki ahmak, yandakinin daha güzel bir burnu olduğunu söylese de o beni istedi. Eve varıncaya dek durmaksızın benimle konuştu. (Bana her zaman bir erişkinmişim gibi davrandı.) Ve o gün anlaşmamızı yaptık: Ben annesi Sasha için bir hediyeydim ama onundum. Anladığımı göstermek için azıcık işedim. Anladı.’’